Kalé polis, güzel şehir, böyle çağırıyorlardı yunanlılar, Salento'nun batı kıyısı boyunca uzanarak İyon Denizi'ne bakan , köyünü ve tarihi şehir merkezini taştan bir köprünün ayırdığı Gallipoli'yi....
Aslında bir adadayız. Adaya nasıl geçtiğimizi adadan köprüye bakınca anlıyoruz. Adanın etrafını dönen tek yönlü yolun ortasında kalan kısımdır Gallipoli. Küçük dar sokakların, küçük dar alanlara açılması Siracusa'yı çağrıştırır. Tam ada olmasa da insanı ada halkı gibidir. Farkı yaşadığı yerin tadında. Ya da kırmızı karideslerin tadında.
Restorana giriyorum. Ufku geniş, denizi lacivert Gallipoli. Gallipoli'nin kıpkırmızı karideslerini denemek istiyoruz. Ama ona gelene kadar bir lezzet silsilesi var. Tuzda pişirilmiş karidesler geldiğinde kelimelerimiz bitiyor. Tarifsiz duygular ile çıkarken kartvizitini istiyorum. Email adresini sorduğumda bilmediğini söylüyor. Fakat web sitesinde email adresinin olduğunu söylüyor. Kimin dikkatine yazmam gerektiğini sorduğumda, sen yaz okuyan yanıtlar diyor. Hayat bu kadar soru sorulacak kadar zor değil der gibi bakıyor. Biraz şaşkın, biraz mahçup ayrılıyorum. Gerçekten hayat kolay, biz mi zoruz?
Gallipoli'de hayat zor ve stresli değil, herkes anı yaşıyor. Bize de böyle bir hayat varmış demek kalıyor.