Bologna, ilk charter'ların indiği şehir. Rehberlik yaptığımız dönemler 90'lı yılların başlarıydı. O zamanki havalimanına Belgin Doruk havalimanı diyorduk. Türk filmlerinde terastan el sallanan unutulmaz sahneleri o yıllarda Bologna'da yaşıyorduk. Charter uçaklar genelde geciktiği için Bologna havalimanının terasında bekler, uçak inince aşağıya iner pasaporttan geçerdik. Her şey ne kadar rahat ve kolaymış. Şimdi yenilenen havalimanı ile yaşadıklarımızın arasında dağlar kadar fark var.
Bologna İtalya'da en çok sevdiğim şehirler arasındadır. Çok keyifli yer olmasına karşın Bologna Türk müşterisi tarafından çok sevilmezdi. Bunun nedeni fuar için gelinmesi, otellere değerinin çok üstünde ödeme yapılması, bütün gün fuar merkezinde oldukları için şehir merkezini ve Bologna'nın etrafını layıkıyla gezemedikleri için mutsuz ayrıldıkları bir şehirdi. Aslında Bologna ulaşımı kolay, ucuz ve yemek konusunda çok keyifli bir yerdir.
Bologna'da her zaman alışveriş yaptığım şarküteriden ofis için bir şeyler almaya gidiyorum. Amacım tattıklarımızı ofistekilerle paylaşmak. Eski Roma geleneğidir. Zafere nasıl ulaştıklarını anlatmak için, uzakta olan savaşları, arenalarda canlandırarak halka gösterirlerdi. Benim zaferim farklı. Uzaktaki lezzetleri önce ofise taşımak sonra müşterilerle paylaşmak.
Şarküteriye vardığımda görüntü inanılmazdı. Lezzetler, insanlar sokağa taşmış, bambaşka bir yer olmuştu. Biraz alışverişten sonra taş yerinde ağırdır diyerek favorilerimi denedim. Geçen zamanda tatlar değişmemiş ama sokak, lezzete lezzet katmış.
Aklıma Kallavi'nin eski hali geldi. Daracık sokakta inanılmaz lezzetler, o samimi ortam ve Roma'daki rehberimiz ile yaptığımız grup... Komşusunu, dostunu, arkadaşını toplayıp getirmişti. Turistik yerler yerine lokal yerleri tercih etmişlerdi. Biz de onları Kallavi’ye götürmüştük. Mekanda ağır bir fasıl başladığında sıkılır gibi olduklarını görünce önce çok daralmıştık. Sonra rehber arkadaşımızın şarkıları tercüme etmeye başlamasıyla ortalık canlandı. Hareket, keyif diğer masalara da bulaşınca kaynaşma başladı. Bir ara Ciao Bella şarkısının başlamasıyla türk İtalyan bütünleşmesini yaşamıştık... Misafirlerimiz şarkıyı İtalyanca söylüyor, diğer masalar Türkçe tamamlıyorlardı. Dinlediğim en güzel Ciao Bella'ydı sanki. İnsanların, kültürlerin birleştiği yerdeydik o akşam. Bu tablo o mekana dar gelmişti o akşam ve sokağa taşmaya başlamıştı. Saatler 12’ye gelmeden daracık sokakta grubumuz , diğer restoran müşterileri ile beraber halay çekiyordu.
Bologna’da hatırladığım bir sokağın nasıl neşe, eğlence, lezzet kattığı idi. İnce belli bardağın çaya ayrı bir tat verdiği gibi bu sokak da lezzetlere lezzet, insanlara neşe katıyordu. Tabii kıymetini bilene...