Dünyanın çatısına doğru gidiyoruz. Helsinki'ye varıyoruz. Soğuk ve yağmur. Çok fazla dışarıda kalamıyoruz. Kapalı alanları tercih ediyoruz. Biraz daha dolaşıp yemeğe oturuyoruz. Mutfakları zayıf. Bu hava şartlarında daha iyisi beklenemez. Geyik eti ve somon favori. Akdeniz'in yemek çeşitliliği mümkün değil. Ekmekleri çok başarılı. Yemek sonrası hava kararmak üzere. Eksiklerimizi tamamlayıp trenin kalkış saatini bekliyoruz. Aklıma üniversite yıllarım geliyor. Interrail ile Avrupa'yı dolaşmak. Az bir fark ödeyerek geceyi trende geçirmek. Yoğun ve güzel günlerdi. Trene biniyoruz. Yataklı kompartımanlarımıza giriyoruz. Oğlum ilk defa yataklı bir trende seyahat ediyor ve çok mutlu. Mutluluğu yaşamak için çok yorgun ama uyumamaya çalışıyor. Restoran vagonu çok küçük. Pek fazla seçenek yok ama gerek de yok. Yorgunluk çöküyor, yatıyoruz. Trenin gürültüsü, ninnisi ile uyuyoruz. Zaman zaman uyansak da gördüğümüz manzaralar keyif veriyor. Sabah erken karlar içinde uyanıyoruz. Artık Noel Baba'nın yakınında olduğumuzu hissediyoruz.
Trenden karların içine iniyoruz. Her yer bembeyaz. Noel Baba kızağıyla bizi alır mı diye düşünürken aracımız ile hareket ediyoruz ve kısa bir süre sonra Noel Baba’nın köyüne varıyoruz. Sabah erken, köy daha uyanmamış. Kahvaltı yaparken köy uyanmaya başlıyor. Oğlum karlar için de masal gibi bir yer de olmaktan çok mutlu. Noel Baba'yı görmeye gidiyoruz. Onunla resim çektiriyoruz. Tam hoşçakal derken Noel Baba Ege'ye "Sen iyi bir çocuksun ama odanı toplaman gerekiyor, bir daha ki gelişimde odanı toplanmış görmek istiyorum." deyince donup kalıyor. Gerçekten odasını görüp, görmediğini düşünüyor. Postane çok ilgimizi çekiyor. Çocukluğumuz da attığımız bayram ve yılbaşı tebriklerini hatırlıyoruz. Teknoloji çağında dünyaya gelen oğlumuza anlatmaya çalışıyoruz. Çok anlamasa da renkli kartlar ve Noel Baba pulları ilgisini çekiyor. Yılbaşına çok olsa da kolleksiyon yapan arkadaşlara eskisi gibi yılbaşı tebriği atıyoruz. Çok güzel duygular ile Noel Baba'nın köyüne veda ediyoruz.
Aracımız ile hareket ediyoruz. Yolumuz üzerinde doğa harikası göller olsa da donup karla kaplandığı için pek farkedemiyoruz. Ağaçların beyaz örtüyle kaplandığı doğanın içinden geçip kalacağımız villaya varıyoruz. Bizi bekleyen görevli bize bilgiler veriyor. Oda seçimlerini yapıp yerleşiyoruz. Derin bir huzur içimizi kaplıyor. Gün boyunca evin, karın, bölgenin tadını çıkaracağız. Doğa ile iç içe günler bizi bekliyor. Yorgun ama huzurlu bir şekilde.
Bu bölgeyi tercih etmemizin sebebi çok turistik olmaması. Genelde spor yapmak için gelenlerin tercih ettiği bir bölge. Her ne kadar yaş ve kilo olarak çevredekilere tam uyum sağlayamasakta çok keyif alıyoruz. Köyün merkezi 10 dakika mesafede. Meydanda taksi numarası var. Telefon edince taksi geliyor. Taksiler lüks ve büyük araçlar. 8-9 kişi binebiliyor. Yemekler güzel ama Akdeniz mutfağından sonra zayıf kalıyor. Etrafınıza baktığınızda neden diye sormuyorsunuz. Bu bölgeyi tercih etmemizin sebebi çok turistik olmaması. Genelde spor yapmak için gelenlerin tercih ettiği bir bölge. Her ne kadar yaş ve kilo olarak çevredekilere tam uyum sağlayamasak da çok keyif alıyoruz.
Evin büyük bir kısmı cam olmasına rağmen sıcaklık çok yüksek. Şömineyi yakınca kapıyı açmak zorunda kalıyoruz. Geceler uzun ama çok keyifli. Sanki karların içinde oturuyormuş gibi hissediyoruz. Uzun zamandır fırsat bulamadığımız sohbet etme imkanını buluyoruz. -18 derecede terasta parti yapıyoruz. Bazı yiyecekler donsa da, içeceklerimize buz ihtiyacı hissetmiyoruz. Otelde kalmayıp evde kalmanın ne kadar doğru bir tercih olduğunu anlıyoruz. Doğa ile başbaşa.