• Türkçe
  • İngilizce
  • İtalyanca

Eski Saray


Eski Saray

Muazzam bir manzaranın ardından, gözünüzün alabildiği kadar öteye uzanan üzüm bağlarının arasında klasik Toscana yapısını görünce, restaurantımıza geldik diyeceksiniz.18 dönüm arazinin yaklaşık 14 dönümü bağlarla kaplı. Kalan dört dönümlük yerde sebze ve meyve, yani akşam yiyeceğimiz yemeklerin malzemeleri yetişiyor. Bağların içinde kısa bir gezinti, şarap tadımı ve bizi bekleyen yemekler... Tabi buraya restoran demek ne kadar doğru bilmiyorum ama sanki bu bölgede yaşıyoruz da yan komşumuza özel bir günde, yemeğe gitmişiz hissi var içimizde. Yemekler özenle hazırlanmış ev yemekleri olsa da sunum çok güzel. İlk tabak aperatif olarak peynir tabağı ama klasik peynir tabaklarından çok farklı. Şarap ile uyumu muhteşem. Arkadan ev yapımı "Picci" geliyor. Türkçesi ekmek kırıntılı yöresel bir sos olarak tercüme edilse de, tadını tercüme etmek biraz zor. Picci makarnanın tadını, zeytinyağı ile karışan kırıntıların tadını ayrı yarı hissedebiliyorsunuz. Ekmek kırıntısı ve makarnanın biraz tezat olduğu düşünülse de, tat olarak çok değişik ve restorantlarda bulamayacağınız bir tat. Hele şarap ile birlikte olunca tarif etmek çok zor oluyor. Köfte ve piyazın ayrı bir yerinin bulunduğu mutfaktan gelen bir kişi olarak, soslu köftenin çok ilginç bir seçenek olmadığını düşünsem de, bu yemeği, İtalya’da yediğim için çok mutlu oldum. Bize göre çok iri yapılmış köfteler, zeytinyağı ve domates ağırlıklı sosu içinde muhteşem bir tadı vardı. O kadar iri köfteleri, merkezine kadar pişirmenin iyi ustalık isteyen bir iş olduğunu düşünüyorum. Gerçekten tat olarak muhteşemdi. Tabi şarabın tadı da muhteşem. Bu tatlar arasında koybolmuşken şunu farkediyorum. Bu muazzam bölgenin sahibi olan aile yan masada bizimle aynı yemeği yiyorlar. O zaman bu restoranda niye menü olmadığını, komşuda pişen bize de çok güzel düştü diye düşünürken, tatlılar geliyor. Klasik bir İtalyan tatlısı... Şeker ve şarap ile fırınlanmış armut tatlısı ki lezzet bakımından muhteşem bir şey. Tabi bu lezzetlere dalmışken, hava kararmış, o muhteşem günbatımı manzarasından sonra başka bir güzellik doğayı kaplamıştı. Gecenin bu kadar güzel olmasının sebebi yemekler mi, doğa mı diye düşünüp, yemekleri yapan kişiye teşekkür etmek isterken, bu kişi ailenin küçük kızı çıkıyor. Kahvelerimizi yudumlarken anneler küçük kızı oğullarına almak istediklerini mırıldanıyorlar. Nirvanaya beş kala artık kalkıyoruz ve derin bir huzur içinde otelimize varıyoruz. Ertesi akşam yemeğine gittiğimizde gelinin şarabını söylüyoruz. Şarabımızı içerken de herkes de aynı düşünce... "Dün akşam yediğimiz yemek düş müydü, gerçek miydi?" Gerçekten masadaki ünlü şarabı üreten aile bizi kırk yıllık dostları gibi misafir etmişlerdi. Benim için bir akşam yemeğinin ötesinde bir şeydi....